Class of 2015 Ayşegül Baydemir | İstanbul Moda Akademisi
 

İMA'da Yaşam

 

Class of 2015 Ayşegül Baydemir

Koleksiyonun ilhamını nereden alıyor?

SS16 koleksiyonumun temel prensibi, cinsiyet ayrımı gözetmeden, aynı ürün tasarımı ile her iki cinsiyete de aynı değerde stil önerisi verebilmek üzerine kuruluydu. Bunu yaparken, kadını maskülen, erkeği feminen göstererek değil, cinsiyetin karakteristik özelliklerini homojen olarak dağıtıp eşit, estetik değerlere sahip olabileceklerini göstermeye çalıştım. Tıpkı insanı ‘sen, ben, erkek, kadın’ etiketlerinden arındırıp, birey olarak düşünmemiz gerektiği gibi.

Bu sebeplerle koleksiyonun %80’inin, yalnızca ölçülerini değiştirerek, hem erkek, hem de kadın koleksiyonunda kullandım. Unisex olarak hazırladığım koleksiyonum ’A-State / A-Gender’ başlığı ile çıktı.

Koleksiyonunu tasarlarken, Global’deki trendleri de göz önüne aldın mı, yoksa ilk koleksiyonunu daha kişisel güdülerle mi tasarlamayı tercih ettin?

Lisansüstü öğrencilerden biri olarak, bizim koleksiyonlarımız deneysel çalışmalardan ziyade, hazır giyim kriterlerine uygun olarak hazırlandı. Bu sebeple Global trendleri kendi stilimiz doğrultusunda harmanlayarak ürünleri hazırladık.

İlham sürecin nasıl işledi? Nereden başladın, sonuca nasıl ulaştın?

Sektörde hem kadın hem de erkek hazır giyiminde çalışmış biri olarak zaten look’ları mix’leyerek düşünmeye başlamam kaçınılmazdı. Kendime ait olan ilk koleksiyonumda da her iki tasarım disiplininin gerekliliklerini göz önünde bulundurarak, kendi estetik değer anlayışıma göre yorumladım.

Koleksiyonun final halini aldığına nasıl karar verdin?

Hala final halini aldığını düşünmüyorum. Sanırım tasarımcılar için deadline’lar bu sebeple var.

Koleksiyonu hazırlama sürecinde İMA sana nasıl bir çalışma ortamı sundu, nasıl destek oldu?

İMA hem sosyal hem de fonksiyonel anlamda gelişmiş ve yardımsever bir kurum. Bu anlamda hem atölye kullanımı, hem de danışmanlıklarda Global destek sağlamaları biz genç tasarımcılar için güzel bir fırsat.

Bu arada İMA’ya katılmaya nasıl karar verdin, İstanbul Moda Akademisi’nin hangi yanı seni cezbetti?

22. Koza Genç Moda Tasarımcıları Yarışması’nın finalistleri olarak, İMA’da Moda Tasarım ve Yönetimi Programına katılamaya hak kazandık. İMA ile yolumuz bu sayede kesişti.

Defile öncesinde ilk modelini podyuma yollamadan önce aklından geçen en son şey neydi?

Aksesuarlar doğru takılmış ve mankenler düşündüğümden fazlaca iyi görünüyorlar; OLEY!

Koleksiyon hazırlama ve sunum sürecinin en zorlu yanları ne oldu?

Uygulama diyebilirim. Hem sektörde çalışarak, hem de sponsorsuz olarak hazırladığımız koleksiyonlar, biz genç tasarımcıları maddi-manevi biraz hırpalıyor.

Defile süreci senin için neden önemliydi? Sana neler kattı, değişen fikirlerin oldu mu?

Defilede sergilenecek bir koleksiyon hazırlamak bambaşka bir deneyim. Çizimden, podyuma kadar olan bu süreçte dikkat ettiğimiz noktalar oldukça farklıydı. İşlerimizi sergileyeceğimiz yalnızca bir an var ve seri üretime kıyasla riskler daha yüksek. Hem estetik, hem fikirsel, hem de uygulama olarak. Başlı başına bu durum zaten size farklı dinamikleri öğretiyor.

Favori tasarımcıların kimler?

Aitor Throup, Boris Bidjan Saberi,  Ann Demeulemeester, Rad Hourani, Julius, Jill Sander, Kris Van Assche ve Masion Margiela.

En çok hangi materyalle çalışmaktan keyif aldın?

Ürünlerimin üzerinde pigment boya ile uygulanmış pentürlar bulunuyordu. Sanırım en eğlenceli kısmı oydu. Bunlar bitmiş ürün üzerine, fırça ile risk barındıran uygulamalardı ancak en deneysel kısmı bu olduğu için en keyifli olan da bu boyamalardı.

Bugüne kadar seni en çok etkileyen defile hangisi oldu?

Bizim defilemiz!