
İlkbahar-Yaz 2014 koleksiyonları podyumdan raflara aktarılacağı geçiş dönemine girmişken, tasarımcıların menülerine tekrar göz atıp, sezonun trend raporunu hatırlatma kartları üzerine yazıyoruz. İlk ders: Sanat-moda entegrasyonu.
Söz konusu iki dünyanın birleşmesi gerçekleştiği ilk zamanlardan 2013 sonuna kadar kutuplaşmalara sebep olsa da, 2014 podyumlarında inkar edilemeyecek yansımalarıyla genel kabulü gördü. Kısaca hafızanızı tazelersek, Karl Lagerfeld, Jeff Koons ilhamlarını set tasarımının yanında kumaşlarına da entegre etti ve fırça darbelerini fütursuzca savurduğu bir koleksiyona imza attı. Miuccia Prada, sokak sanatını atölyesine misafir edip, strüktüralist yapı üzerinde çalıştı. Céline çatısı altında Phoebe Philo soyut yansımalar denizinde yüzerken Marc Jacobs Louis Vuitton için son defilesinde ‘garantici bir tavırla’ Edie Campbell’i Stephen Sprouse’un grafitilerine emanet etti. Dersine iyi çalışan tasarımcıların yanında sokak modası da henüz ilk adımlarını atan trendi koşar adım yakaladı. Sokak sanatına yeni bir boyut geliyor diyebilir miyiz? Karar sezon sonunda sizin…
Malumunuz birçok trend moda sektörünü bütünüyle etkisi altına almaktan acizken, pop-art akımı tekstil ve aksesuarla birlikte güzellik sektörünü de etkisi altına aldı. İlk görüşte Japonya’nın güncel moda sahnesine ait olduğunu düşünebileceğiniz ‘nail art’ geçtiğimiz sezonda verdiği sinyalleri yüksek oktavdan çığlıklara çevirdi. Kenzo’nun saykedelik reklam kampanyasındaki manikür haliyle yeni sezon defilelerine ve sokaklara taşmakta pek de gecikmedi. Pop-art hayranlığı dizginlenemeyenler için bahsi geçen trendi yüze taşımak da seçenekler arasında zira temkinli olmanız şiddetle tavsiye olunur.