
Geçtiğimiz iki hafta boyunca, Showroom Yöneticiliği mesleğini, görev tanımını, mesleğin bir marka için ne kadar elzem olduğunu tartıştık. Moda sektörünün bel kemiklerinden showroom’ların sektör için ne denli elzem önem taşıdığının altını çizmek için bu kez dümenimizi global showroom’lara kırıyoruz.
İlk durağımız Çin; yıllar boyunca Çin’deki moda sektörünün ne kadar gelişmekte ve değişmekte olduğu tartışılsa da sektörün tamamen gelişememesinin en belirgin sebeplerinden biri ülke içerisindeki moda showroom’larının kısıtlı sayıda olmasıydı. Çin 2015 yılı itibarıyla gidişatı keskin bir U dönüşüyle değiştirdi. İçerisinde bulunduğumuz yılda Busimess Of Fashion’da yayınlandığı üzere Çin moda otoriteleri, satın almacıların ve tasarımcıların buluşabilecekleri bir alan yarattı. Yerel tasarımcılarını küçük ve büyük ölçeklerde uluslararası piyasayla tanıştıran showroom’lar tek başlarına bir ulusun sektördeki yerini etkileyebilecek kadar güçlüler.
1999 yılında kurulan L’appart PR, hem ülkemizde hem de globalde gösterilebilecek en etkili showroom örneklerinden. Aslında hem basın ofisi hem markaların basın ilişkilerini yürüten, art direction, uluslararası iletişim ve iş geliştirme gibi servisler de sunan markanın biz bu kez aynı zamanda showroom olma özelliğini merceğimize alıyoruz. Sağladığı alanda hem editörler hem de satın almacılar için farklı markaları buluşturan L’appart Pr, aynı zamanda bu alanda yaptığı etkinliklerle sektörü, temsil ettiği tasarımcılarının yeni koleksiyonlarıyla buluşturuyor.
Rotamızı yine Avrupa kıtası dahilinde tuttuğumuzda, Tommy Hilfiger Amsterdam’daki showroom projesiyle oyunu biraz daha heyecanlandırıyor. Markanın global genel merkezinde açıldığı duyurulan dijital satış showroom’u mağazacılara ilgilerini daha çok çekecek bir satın alma yaklaşımı sunarak satış deneyiminde devrim yaratıyor. İnteraktif sistem, koleksiyonlar hakkındaki bilgileri, satış araçlarını ve marka içeriğini tek bir kesintisiz dokunmatik ekranda buluşturuyor. Dijital showroom’un merkezinde şık ceviz çerçeveli bir masaya yerleştirilmiş yarım metreye bir metre büyüklüğünde interaktif, dokunmatik bir ekran yer alıyor; bu masa ultra HD 4K ekranlardan oluşan dört metre yüksekliğinde bir duvar paneline bağlı. Müşteriler, Tommy Hilfigerspor giyim ve Hilfiger Denim sezon koleksiyonlarındaki her ürünü dijital olarak görüntüleyebiliyor ve tek bir ekranda sunulan tüm ürün kategorilerinden özel siparişler yaratabiliyor. Baştan ayağa komple görünümleri görebiliyor, eşsiz tasarım özelliklerini en ince detaylarıyla incelemek için yakınlaştırabiliyor, renk ve beden seçenekleri gibi ürün ayrıntıları için de giysiye tıklayabiliyorlar.
Ürün seçimi ve sipariş verme deneyimi, sürecin sadeleştirilmesini ve akıcı olmasını sağlayan dijital bir sistemle yenilenen geleneksel satış yaklaşımı üzerine kurulu. İnteraktif ara yüz, ürünlerin stilleri, teşhiri ve her müşteriye özel teslimat koşulları gibi konuların detaylı olarak değerlendirilmesine imkan veriyor.
Tomorrow ise Paris, Londra ve Milano gibi moda başkentlerinde birçok uluslararası marka ile satın almacıları buluşturuyor. Tomorrow’u klasik anlamında showroom’lardan ayıran özelliğiyse zaman zaman pop-up showroom’lar kurabilmesi. İş modeli olarak kendini çok markalı bir showroom, lojistik ve dağıtım şirketi ve çeşitli yöneticilik hizmetleri veren bir şirket olarak adlandırıyor Tomorrow.
Showroom 88 ise daha çok Nordik bir tasarımcı listesiyle öne çıkıyor, yine uluslararası alanda hizmet veren showroom hem kadın hem de erkek giyim için seçenekler sunuyor.