Moda, içerisinde bulunduğumuz yüzyıl itibariyle hızıyla ün kazanmış bir mecra. Tasarımcıların senede 4 kez tasarımlarını sunduğu, iş birlikleriyle yeni tasarımlar için masa başına oturduğu ve tüm bu sürecin hızı ve stresi yetmezmiş sosyal etkinliklerle kendilerinden daha fazla konuşulmasını sağladıkları bir dünyadayız. Tabii tüm bunlara, 90’ların ilk yarısından beri hayatlarımızı kökten değiştiren interneti (ve ön ayak olduğu hızı) da eklerseniz patlamaya hazır bir sektörün kapı eşiğinde durduğunuzu fark edersiniz.
Moda dünyasının malum hızına yetişmek, malum mecralar ve basılı yayınla pek mümkün olmadığında birçoğu aslında hobi olarak başlayan moda blogları devreye girer ve moda dünyasında spekülasyonlar başlar. Branboy’un adına bir çanta tasarlayan Marc Jacobs’tan, moda haftalarında Anna Wintour’la yan yana oturma şerefine erişen 12 yaşındaki (!) moda blogger’ı Tavi Gevinson’a kadar uzanan listede istediklerinizi seçebilirsiniz.
Tüm bunlarla beraber artık sektörün bir hobi olarak görülmediğini de notlarınız arasına almanızda fayda var. Zira blog yazarlığı geniş kitlelere ulaşılabilirliği, özgürlüğü ve özgünlüğü sayesinde bugün yeni medyanın önemli kanallarından biri olarak sayılıyor. Ve başarılı bir blog kayda değer bir getiri sağlıyor. Peki kayda değer bir moda blogu oluşturmanın püf noktaları neler mi? Cevabını İstanbul Moda Akademisi’nin Şubat Ayı Blog yazarlığı ve Sosyal Medya eğitiminde bulabilirsiniz. Önden gelecek ip uçları içinse radarınızı açık tutmaya devam edin.