Moda Dünyasının Devinimi | İstanbul Moda Akademisi

Moda Dünyasının Devinimi

Tasarımcıları satış odaklı tasarımlar yapmaya zorlayarak hedeflerini sektörün trendlerinin önce ciro yapma olarak belirlemek hayal gücünü öldürmekle eşanlamlı. Bu bakış açısı değiştirilmediği sürece markalar daha çok tasarımcı istifası görecek demektir.

Lüks giyim markalarının, hazır giyim üreten markalar kadar satış odaklı planlar yapması, moda dünyasının gördüğü en büyük devinime yol açtı. Sürümden kazanan ve tüketiciye fiyat politikası olarak daha yakın olan markaların bir sezonda sekiz koleksiyon çıkartabilme gücü bu değişimin en büyük nedenlerinden biri. Ocak, Mart, Mayıs, Temmuz, Eylül ve Kasım aylarında koleksiyon hazırlamak tasarımcılar için yeterince meşakkatli değilmiş gibi bu tasarımların ilham vermek ve sektörün trendlerini belirlemekten önce, hedefinin ciro yapma olarak belirlenmesi tasarımcıları çıkmaza sokan en önemli ayrıntıydı aslında. Bu tempoya reklam kampanyaları, özel defileler, röportajlar gibi pazarlama hareketleri de eklenince tasarımcıların hem mecazi hem de gerçek anlamda intiharı kaçınılmaz oldu.

Raf Simons’ın Dior’u, Gucci Kreatif Direktörü Frida Giannini ile CEO’su Patrizio di Marco’nun Gucci’yi, Alber Elbaz’ın Lanvin’i, Marc Jacobs’ın kendi markasına daha fazla zaman ayırabilmek için Louis Vuitton’u bırakmasının ardındaki gizli sebep bu aslında. Giyilebilir moda yaratırken tasarımcının hem zamandan hem de nefes alma şekli olan hayal gücünden mahrum bırakılması!

Tüketicinin beklentileri ile tasarımcının hayal gücü arasında bir seçim yapmak gerekirse açık ara hayal gücü kazanır derim. Aslolan tasarımcının hayal gücünü hızlı modaya yansıtmak olmalı. Bunun yapılabileceğini 50 yıl önce Yves Saint Laurent’in Piet Mondrian’ın tablolarından esinlendiği elbiselerde görmedik mi? O halde neden endüstrinin tepesindekiler yaratıcıları bu kadar zorluyor. Ne yani sanattan, müzikten ya da mimariden ilham almak yerine sokağı mı koklamak gerekiyor? Yeni esinlenmelerimiz kim? Chiara mı, Leandra mı?

Vakti zamanında moda kurbanı olarak adlandıracağımız karakterler yeni modanın şeklini vermeye başlıyorsa iş işten geçmiş demektir. Bu da demek oluyor ki moda kurbanı deyimi rafa kaldırıldı. Giyilebilir modanın hayatımıza yerleşmesi ve podyumları ele geçirmesiyle zamanın moda kurbanları dönemin ilham perileri oldu. Sürümden kazanan hızlı modaya hizmet veren markalar zaten varken, lüks giyim sektörünün onlara ilham vermek yerine aynı ürünleri tasarlamaları kendini tekrardan başka bir şey değil. Sokak modası tasarımcılara değil, modayı takip edenlere ilham vermeli aslında. Döngünün doğrusu buydu vakti zamanında…

Sonuç olarak iş satış odaklı ilerleyecekse, bundan sonra belli bir döneme ya da sezona ait olma hissi kaybolacak, her sezon ve her döneme gönderme yapılacak. Bu nedenle tasarımcıların gelecek yıllardaki takvimlerinde yaratıcılıkları, satışı hedefledikleri için tekrar edecek gibi gözüküyor. Buna en yakın örnek olarak, her dönemden kadın gördüğümüz Gucci İlkbahar-Yaz 2016 koleksiyonu verebiliriz.

Coco Chanel’in bir devri kökünden sarsan tasarımları, Alexander McQueen’in 2010 yılında bizi çılgın hayallere sokan cüretkar tasarımları ya da Hussein Chalayan’ın  teknoloji ile birleştirdiği entelektüel bakış açısı… Hepsi geçmişte mi kaldı yani! Tüm bunlara çizgi çekmek modayı öldürmek değil de nedir? Giyilebilir moda yaratmak mı önemli olmalı, yoksa giyilebilir modaya ilham vermek mi? İşte bütün mesele bu!

Sinem Aydınoğlu

İMA Moda Editörlüğü mezunu