Sebastiaan Pieter | İstanbul Moda Akademisi

Sebastiaan Pieter

Londra’nın yaratıcılığından payını alan Sebastiaan, geçtiğimiz LC:M sırasında en ilgi çekici sunumlardan birine ev sahipliği yapmıştı. Başlangıç koleksiyonuyla LC:M’in genel cinsiyetler üstü havasına ayak uyduran genç tasarımcı, Business Of Fashion da dahil sektörün önde gelen birçok yayınının radarına takıldı. Orta Doğu ve Asya ilhamlarıyla tasarladığı koleksiyonun akabinde, yeni sezon ilhamlarını tamamlayıp Temmuz ayına hazırlanırken evinin mutfağından sorularımızı cevaplıyor…

Şu anda neredesin?

Londra’daki evimde mutfak masasının başındayım. İtiraf etmeliyim işlerimin %50sini buradan hallediyorum.

Hemen konuya gireyim, tasarıma neden erkek giyimiyle başladın?

Sanırım erkeklerin dünyasını algılamak daha kolay geldi, hemcinslerimle bir bağ kurmak karşı cinsi algılayabilmekten çok daha kolaydı. Tabii tasarladığım kıyafetlerle de daha kolay bağ kurabilmem de cabası.

Son zamanlarda kulislerde dolaşan erkek giyimin kadın giyimden daha açık görüşlü olduğu söylemine katılıyor musun?

Açıkçası kadın ya da erkek tasarımlarının hiçbirinin sınır tanıdığına inanmıyorum ve bir diğeriyle kıyaslama gereği de duymuyorum.

Renklerle olan ilişkini nasıl açıklarsın?

Renklere bayılıyorum! Gerçek bir hikaye anlatmanın en iyi yolu bence renkler. Moda tasarımı bir nevi göstergebilim gibi ve renkler, basit kumaşlar kullanarak harika hikayeler anlatmanın ve dikkat çekmenin en iyi yolu.

Bundan seneler sonrasına gidelim, dünyaca ünlü bir tasarımcısın, imza parçan ne olurdu?

Bunu düşünmek için henüz çok erken.

Tasarlarken aklında ideal bir erkek var mı?

İdeal bir erkek yaratmaktan ziyade etrafımdaki erkekleri düşünüyorum ve onlardan ilham alıyorum. Bu sadece arkadaşlarım da değil. Beni en çok etkileyen şey tanımadığım insanların kıyafetlerini incelemek ve tasarımlarımın onların hayatlarıyla nasıl bir bağı olabileceğine kafa yormak.

O halde ilhamı nasıl açıklarsın?

Bence ilham dediğin şey, etrafını gözlemleyip, gözlemlerini birkaç kelimeyle özetleyebilmek ve bunu kıyafetlerle tercüme edebilmektir. Üstelik ilham dediğiniz şey öyle aranıp bulunamayan cinsten bir şey de değil bence. Her an her yerde önemli olan sizin de orada olmanız.

LC:M deneyimine şimdi baktığında ne hissediyorsun?

Londra ve etrafında moda anlamında neler olup bittiğini yansıtan BFC’nin müthiş bir inisiyatifi LC:M. Benim için tabii ki harika bir fırsattı. Bunun yanında tüm genç tasarımcıların işlerini sundukları bir platform olması dolayısıyla benimde olmam gereken en doğru platformdu. Ayrıca ilk moda haftası olması dolayısıyla da katılımcılarına epey avantaj sağlıyor bence. Henüz tüm gözler taze bakıyor…

Tasarımcı olmanın en keyifli kısmı ne senin için?

İnsanların giyeceği, hayatlarında keyifli anları paylaşacağı ürünler üretmek. Ve tabii içlerinde kendilerini iyi ve güçlü hissedecekleri kıyafetler tasarlamak.

Peki ya nefret ettiğin kısmı?

Etmemeye çalışıyorum…

Favori tasarımcıların kimler?

Thomas Tait, Craig Green, HBA, Rick Owens, Nicolas Ghesquiere, Donna Karan, Rei, Yohji and Issey Miyake’ye gerçekten çok saygı duyuyorum.

Sorularımızı cevaplamayı bitirdikten sonra ne yapacaksın?

Birkaç toplantım var ardından Temmuz’da sunacağım koleksiyonum için kumaşlarıma karar vereceğim. İtiraf edeyim çok heyecanlıyım. 

Koleksiyon Fotoğrafları:Andrew Urwin

Fotoğrafçı: Devin Blair