
Bir çanta sizin için ne ifade ediyor? Peki, artık cinsiyet farkı gözetmeksizin hayatlarımızın vazgeçilmezi olan çantaların en ideal formu ne? Hatta tüm sorularımızı bir adım daha ileri götürelim; bir çanta tüm stilinizi ve karakterinizi betimleyebilir mi? Ayşe Özgüneş, tüm bu soruları yanına alarak minimal notaların peşine düşüyor. Ve sonunda markası Çuval’da arayıp da bulunamayan çanta tasarımlarına imza atıyor. Tüm bunları gerçekleştirdiği yoğun programında verdiği molada da sorularımızın muhatabı oluyor.
Tasarımla ilişkin nasıl başladı?
Üniversitede başladı. Tasarım ve Pazarlama bölümüne karar verene kadar iyi bir öğrenci olduğumu söylememem. Sanat ve tasarım dallarındaki derslerim en keyifle ve başarıyla tamamladığım projelerdi.
Kendi markanı kurmaya nasıl karar verdin?
Amerika’da mezun olduktan sonra kendimi reklam sektöründe buldum. Türkiye’ye döndüğümde ise bu sektör beni hayal kırıklığına uğrattı; bende çaremi önce bir proje olarak başlayan Çuval ile buldum.
Çuval isminin ardında nasıl bir hikaye var?
İstanbul’a döndüğüm yıllarda reklam ajansında tanıştığım bir arkadaşımla hafa sonlarımızı bir atölyede farklı boylarda yastıklar ve onlara kılıflar tasarlayarak geçirmeye başladık. Baktık ki kılıflar birer çanta olmuş ve sattığımız panayırlarda insanlar yastıklardan çok çantalara ilgi gösteriyor. O zamanlarda çantalar çuval ve Amerikan bezindendi, doğal bir malzeme olduğu için, kırsal hayattan şehir hayatına esnafımızın sıkça kullandığı bir taşıma gerecini temsil ettiği ve fikir olarak markanın yerel zanaatkarlığı simgelemesini istediğimiz için markaya Çuval adını verdik. Daha sonra bir koleksiyon oluşturmaya karar verdik ve Letters to Sailor ilk ciddi projemiz olarak gerçekleşti; fakat bu sırada ortaklıktaki yollarımız ayrıldı. Çok zaman geçmeden bir çanta tasarımcısıyla yollarımız kesişti ve bir iş birliği yaparak, işi biraz daha ciddi ele alıp markayı Amerika’da bir showroom a götürmeye karar verdim. Tabi bu sırada Amerikan bezi kanvasa dönüştü, çuval bezi detaylar deri detaylara dönüştü. İstanbul’a geri döndüğümde ise Çuval’ın zanaatkarıyla tanıştım ve hakettiği işçiliği markaya vermeyi başardık; SS12 Scoop De Ville koleksiyonuyla da çok başarılı bir çıkış yaptık. Bu sırada satışları destekleyen bir arkadaşımız ekibe dahil oldu fakat iş birliği yaptığım arkadaşım SS13 Delta Sun koleksiyonundan sonra kendi çalışmalarına ağırlık vermek istedi ve kendi yoluna devam etti. Çuval hala gelişmeye devam ediyor ve bende onu hala hem Türkiye hem de yurtdışında tanıtmaya çabalıyorum.
Çuval yakın bir arkadaşın olsa nasıl tanıştırırdın?
Eğlenceli, zevk sahibi, keyifli, sevecen, arkadaş canlısı, sevgi dolu, modern ama bir o kadar da geleneklerine bağlı sanata ve müziğe düşkün, sosyal bir kafadar.
Senin için bir çantanın olmazsa olmazları neler?
Mutlaka ihtiyaca ve yerine göre kullanımı kolay ve pratik olması lazım. Cepleri veya eklentileriyle benimle iç dünyamı paylaşmalı, bedenimi rahatsız etmeyecek formuyla benimle bir bütünlük oluşturması, karakterimi canlandırması veya günüme renk ve kıyafetime eğlence katarak beni canlandırması lazım.
Tasarım sürecin nasıl işliyor? Aklında önce koleksiyonunun hikayesini mi yoksa materyallerini mi belirliyorsun?
Önce materyallere sonra renk kombinasyonlarına karar veriyorum sonra koleksiyonun hikayesini oluşturmaya başlıyorum.
Malzemelerini yurtdışından mı tedarik ediyorsun yoksa yerel ham maddeler mi kullanıyorsun?
Yerel kavramı, eskisine göre daha farklı bir boyuta gelmiş olduğundan maalesef tümü yerel diyemiyorum. Mesela derinin ham maddesi yurtdışından geliyor, dolarla satılıyor, kumaşların birçoğu yine ithal ve euro bazında satılıyor. Aksesuarların da ithal olanları üzülerek belirtmeliyim ki yerel olanlardan daha yüksek kalitede ve dayanıklılıkta. Ancak tabii markamın etik anlayışı ve konseptine sağdık kalmak için elimden geldiğince yerel tedarikçilerle çalışmaya özen gösteriyorum.
Sezon trendleri çuvalın neresinde duruyor?
Tam göbeğinde. Çuval’ın bugüne kadar çıkan bütün koleksiyonları sezonun trendlerini yakalayarak ilerledi. Bazen kendi trendini yaratmayı seviyor tabii ama trendlere yine çok uzak kalmadan özgün olma taraftarı.
Türkiye pazarında yeni/genç bir tasarımcı olmanın zorlukları neler?
Bir kere üretim aşaması çok zor. Uzak doğuya kayan tekstil ve aksesuar sektöründen nasibini alan üreticiler, kendi standartlarını korumak için ufak adetli işlere girmekten çekiniyorlar ve zanaatlarını korumakta zorluk çektiklerinden istenen kalitede ve fiyatta ürün çıkartmakta zorlanıyorlar. Yeni tasarımcıların kendilerine alternatifler yaratmaları ya da imkanlar sağlamaları zaman alıyor, bazen ise şartlardan dolayı bu mümkün olamıyor. Perakende sektöründe ise yine tasarımcılara destek olunması gerektiğini düşünüyorum ama burada da sadece konsinye mantığı ile hareket edenler çok yüksek oranlarda tasarımcıdan yüksek beklentilere giriyorlar ve yine tasarımcının istediği ürünü çıkartması zorlu bir süreç halini almış oluyor. Zaten bu zaman zarfı içinde tasarımcı başka bir işte çalışmadan sadece kendi işiyle hayatını sürdüremiyor.
Sence işinin en zor tarafı ne?
Markayı büyütmek ve geliştirmek için sürekli kazandığının daha fazlasını markaya yatırmak. Aslında bir çocuk büyütür gibi, onun ayaklarının üstünde durmasını sağlayana kadar sürekli ve artçıl bir şekilde finansal destek sağlamaya ve aynı zamanda da kendi motivasyonumu yüksek tutmaya çalışmam.
Peki ya en keyifli tarafı?
Hayalini kurduğun şeyleri bir nebze de olsa gerçekleştirebilmek muhteşem bir his tabi. Hele ki ortaya çıkardığın ürünü insanların beğeniyor, alıyor ve kullanıyor olması paha biçilemez!
İlhamı nasıl tanımlarsın?
Zihninin boşluk anında hissettiğin kıvılcımlardan çıkan elektriklenmenin kafanda şekillendirdiği fikirler.
Peki önümüzdeki koleksiyonunun teması ve ilhamları neler?
Arka bahçelerinde parlak metalik merdivenli havuzları olan, pastel tonlarda tenis kortları ve palmiye ağaçlarıyla süslenmiş, ara ara mint yeşili ve yarı mercan pembesine boyanmış beyaz ağırlıklı evler, SS14 Villa Blanca Koleksiyonunun yer aldığı Los Angeles’taki bir film seti gibi….
Clutch mı yoksa içine her şeyi doldurabildiğin bir çanta mı?
İçine her şeyi doldurabildiğin çanta tabii ki!
Günlük çantandan neler eksik olmaz?
Büyük cüzdanım, bozuk para çantalı anahtarlığım, ajandam veya not defterim, bir kalem, Ipod ve kulaklığım, bir kaç lisptick, Benefit eyelinerım ve Bene Tint’im, cep telefonum bazen de bilgisayarım.
Sence bugüne kadar tasarlanmış en sıra dışı çanta hangisi?
Bel çantası! Bence harika bir buluş! Bir de tabii Femke Agema’nın hasır sepet örgü sırt çantası ve Katja Mustaniemi Tuokka isimli sırt çantası.
Çuval tasarımlarını nerelerde bulabiliriz?
Nişantaşı, İstinye Park, ve Zorlu Beymen Blender’larda, Lunapark Shop, Atelier 55 Türkbükü, Sign İn Store Alaçatı’da ve online olarak Collektif.com ve Cuvalist.com – Online Shop’ta
İstanbul Moda Akademisi öğrencilerine vermek istediğin bir tavsiye var mı?
Tabiki var! Özgün olun, yerel şart ve imkanlarınızı zorlayın; bu hafta sizlerle kalkınmak istesin - istediğiniz kaliteyi düşük maliyetlerle çıkartabiliyorsanız üzerine çok kar koyarak lütfen yabancı markalarla yarışmaya kalkmayın. Fiyat, kaliteniz ve çizginizle global pazarda yarışmak için kendinizi eğitin. Hepinize başarı, zafer ve sabır diliyorum.