Geçtiğimiz hafta odağımızı, modanın alternatif bölgelerine yöneltmiş, merkezimize de moda pr’ını almıştık. Sektörün müstakbel adaylarının takip etmeleri gereken yolları, sahip olmaları/edinmeleri gereken nitelikleri incelemiştik. Teknik bilginin önemi bir yana, rol model edinmenin de başarıya giden yolda anahtar kelime olduğunu göz ardı etmeden yola devam ediyoruz.
Tam da durduğumuz yerde sektörün global tarafında Karla Otto radarımıza takılıyor. Karla, model olarak başladığı kariyerine moda içerisinde ama farklı bir kulvarda devam etmek isteğiyle 1982’de kendi adı atlındaki PR markasını kurar. 1970’lerde Milano, Tokyo ve Paris podyumlarında tanıştığı moda dünyasının kısa süreli kariyer yolundan ani bir manevrayla çekilen Karla, Milano’ya yerleşir ve Elio Fiorucci için medya departmanında çalışmaya başlar. Edindiği deneyimin ardından Otto kendi markasını kurmaya karar verir. Ve o zamandan beri Jean-Paul Gaultier, Prada, Marni ve Jil Sander gibi modaevlerini temsil etmeye başlar. Showroom sağlama, defile prodüksiyonu, halkla ilişkiler ve medya stratejileri ve danışmanlıkları gibi birçok alanda hizmet veren Karla Otto, kurulduğu günden beri genişlemeye devam ediyor. Dünya genelinde 7 ofisi bulunan ve portfolyosuna Céline, Dior, Givenchy, Hussein Chalayan, Simone Rocha gibi isimler ekleyen marka lüks segmentinde 70’in üzerinde markaya hizmet veriyor. Showroom kavramını yerelleştiren Karla, editör ve marka müşterilerini markanın anavatanına gitmekten kurtarıp hızlı ilerleyen moda sektörüne biraz daha ivme kattı ve lokal showroom konseptini yaygınlaştırdı. Ardından küçük bir alman markası olan Jil Sander’i sektörün dev isimlerinden biri haline getirerek PR’ın ve Karla’nın neler yapabileceğini kanıtlamış oldu.
