
Moda dünyasının kuşkusuz en popüler mesleği moda tasarımı. Sözlüklerdeki tanımına göre tasarım ve estetiği giyim ve aksesuarla birleştirebilme sanatı olarak yer alan meslek pratikte çok daha komplike bir sürecin sonucu olarak ortaya çıkıyor.
Malumunuz, edebiyat, müzik ve sanat dönemini yansıtır ve yaratıcılarının etrafını nasıl gördüklerini tercüme eder. Moda tasarımı da bu dalları içerisinde harmanlayarak dönemi anlamanın ve anlatmanın en ince yollarından biridir ve zamandan bile hızlı ilerlemekte ve değişmektedir. İnsanlar zamanın başından beri örtünme iç güdüsü geliştirmişlerdir ve bilinçli yaşamla gelen sosyal statüler giyimin de bir belirleyici olmasına sebebiyet vermiştir. Fakat günümüzde anladığımız şekliyle moda tasarımı köklerini 19. yüzyılda bulur. Tarihte geriye doğru gitmeye başladığımızda ilk markasını kuran tasarımcı olarak karşımıza Charles Frederick Worth çıkar. Worth’un Paris’te ilk Haute Couture mağazasını açmasından önce isimsiz terziler dikiş işini üstlenmekteydi ve tabii uzun yıllar dikiş tüm kadınların bilmesi zorunlu bir işti. Moda Tasarımcısı sıfatının ilk ortaya çıktığı yıl, 1858’de artık giyim sektörü bildiğimiz haline yakın işlemeye başlar, modaevleri skeç çizebilen sanatçıları bünyesinde çalıştırmaya, kıyafetlerin çizimlerini müşterilerine göstermeye başlar. Haliyle bu süreç, elbisenin numunesini dikip göstermekten hem çok daha hızlı hem de ucuzdur. 1950’lilere kadar genel olarak Haute Couture üzerinden işleyen moda tasarımı ilerleyen yıllarda hazır giyime evrilir. Belirli sayılarda üretilen ürünler Haute Couture’den daha ekonomik olmakla beraber hala kaliteli bir üretim sürecine ve yaratıcı tasarımlara ev sahipliği yapıyordu. Dönemin en büyük hazır giyim atılımını ise kuşkusuz Haute Couture bir modaevi olarak nam salan Yves Saint Laurent yapmıştı. Milenyum ile beraber hızı da ışık hızına yaklaşan moda dünyası 2 ana sezondan ara sezonlara bölündü ve kapsül koleksiyonlar üretmeye başladı. Haliyle moda tasarımcılarının tüketim canlısı moda severlere daha çok tasarım vermesi gerekti. Tam bu noktada imdada koşan seri üretim artık moda tasarımının büyük bir kısmını kapsıyor ve haliyle moda tasarımcısının daha da çok yaratması için üretim sürecini daha da kısaltıyor. Bununla beraber ister bir marka bünyesinde çalışsın isterse kendi markası için üretsin günümüzde moda tasarımcısın işi sadece tasarlamakla bitmiyor. Her daim rakiplerini takipte olmak durumunda olan tasarımcı aynı zamanda markası bünyesinde bir hayat tarzı da sunmak durumunda. Bunun için ilhamını ve koleksiyonunu sağlam temellere dayandırması gerekiyor, bu ciddi bir kültür ve bilgi birikimi ve her daim günceli irdeleyen aktüel bir yapıya sahip olmasını gerekli kılıyor. Üretim tarafında ise doğru kumaşları bulabilmek için üreticiler ve dokumacılarla, aksesuarları için tedarikçilerle, kampanyası için fotoğrafçı, stylist ve kreatif ajanslarla beraber çalışan tasarımcı oluşturduğu koleksiyonu tüm bu süreçlerde en iyi şeklide yansıtabilme misyonunu da üstleniyor.